ESKİ MİLLETVEKİLİ BİRİKİM ÖZGÜR YAZDI!

“Türkiye ile ilişkilerimizi yönetebilme çabası siyasal anlamda büyük sorumluluk gerektirir.”

Türkiye’de olup bitenleri tasvip eden veya bu yaşananların bize olası yansımalarına dair kaygı taşımayan Kıbrıslı Türklerin sayısının bir elin parmaklarını geçtiğini sanmıyorum.

Sağcısıyla, solcusuyla, Kıbrıs Türk halkının neredeyse tamamı Türkiye’yi yakından izlemekte ve dost sohbetlerinde demokrasi ve hukuk sistemi içerisinde kalmanın önemini vurgularcasına gelinen aşamada yargının bağımsız hareket etmesi gerektiği üzerinde durmaktadır.

Buraya kadar her şey normal…

Normal olmayan, bu konuyu kamuoyu nazarında gerek sosyal medya üzerinden gerekse diğer yazılı ve görsel medya üzerinden iç siyaset malzemesine dönüştürme çabalarıdır.

Türkiye’de yaşanan gelişmeleri kaygıyla izleyen bir birey olarak kendi demokrasimiz açısından konunun iç siyasette popüler olabilmek adına bilhassa siyasiler tarafından fırsata dönüştürülmeye çalışılmasından bir o kadar kaygı duymaktayım.

Çünkü bu gibi çabaların yakın geçmişte olumlu anlamda değişimleri zora sokması bir yana olumsuz anlamda değişimleri de hızlandırdığına hep birlikte tanık olduk.

Popülizm hastalığı sadece kamu kaynaklarının adaletsizce kullandırılması değil aynı zamanda halkın duyarlılıklarının ve kaygılarının siyasal alanda popüler olabilmek adına hesapsızca sömürülmesidir de.

Ve bize vasatlığı dayatan bu hastalık bizi yok oluşa sürükleyen en temel etken olarak yıllar içerisinde içimize işlemiş bulunmaktadır.

Kıbrıs sorunu bağlamında diyalog yoluyla palyatif değil köklü değişimlerin yaşanabilmesi hedefine bağlılığın bir gereği olarak Türkiye ile ilişkilerimizi yönetebilme çabası siyasal anlamda büyük sorumluluk gerektirir. Ve bu ülke koşullarında bu çabaya sadece ama sadece saygı duyulmalıdır.

Dünyanın en ileri demokrasisi de olsa en anti-demokratik ülkesi de olsa Kıbrıs’ın şöyle veya böyle Türkiye ile hep yakın ilişki içinde olacağı gerçeğini göz ardı etmemek ile Türkiye’de olup bitenlere ilişkin duyarlılıkları bir çelişki unsuru gibi lanse etme çabalarının toplumsal kazanım anlamında herhangi bir karşılığını ben göremiyorum.

Görebilen varsa da küfür etmeden bize anlatsın lütfen