Yeni bir aya başlarken,
Merhaba sonbahar, doğanın renklerle dans ettiği, serin havaların ve huzurlu anların mevsimi hoşgeldin.
Eylül ayıda geldi çattı, buda demek oluyor ki artık yaz bitiyor ve bizler sonbahara giriyoruz. Gerçi bu ülkede dört mevsimi yaşamak mümkün değil, kıştan yaza yazdan da direkt kışa geçiyoruz.
Ortası yok yani, ya siyahsınız ya da beyazda olduğu gibi, ya yazsınız ya da kış.
Yaz biterken, güneşin sıcaklığını yavaşça kaybedip, hafif esintilerin kendini hissettirdiği bir döneme gireriz.
Doğa, yeşilden sarıya, turuncuya dönerken bir geçişin güzelliğini yaşar. Yazın enerjisi yerini sakinliğe bırakırken, sonbaharın getirdiği huzur ve dinginlik, insanı düşüncelere dalmaya teşvik eder.
Hatıralarda kalan ve artık klasikleşmiş olan, Alpay’ın “Eylülde Gel” şarkısı gelir aklımıza, okulların açılma heyecanı başlarken.
Aileler, çocukları okula başlayacak yaz tatilinden kalma rehavet bitecek ve artık düzene girecekler diye adeta sevinç çığlıkları atmaya başlarlar Eylül ayı gelince.
Eylül ayının hüzün ayı olduğunu söyleyener de var elbet, uğruna şarkılar yazılan o sararan yapraklar dalından kopup düşerken.
Doğrudur insanın içini bir hüzün kaplıyor ve romantizmin doruklarına ulaşırız bu ay başlarken.
Aslında bunun adı yenilenmedir. Ancak bizler yeniliğe çok da açık olmadığımız için hep gidene kaybolana üzülürüz.
Sonra geçip giden yıllarımız gelir aklımıza. Yapmak isteyip de yapamadıklarımız.
Mesela elli yıldır çözülemeyen Kıbrıs sorunu takılır aklımıza, ambargolar altında geçen bir ömür.
Çözümsüzlüğün çözüm olarak kabul edildiği bir coğrafyada sıkışıp kalmak.
Hayatın günden güne pahalılaştığı ve ne zaman düzelecek beklentisi içerisinde geçen yıllar.
Eylül ayının tarihsel sürecine bakıldığında, Atatürk’ün Türk ordularını büyük zafere götüren ünlü “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri…” emrini vermesi de bu aya denk gelmektedir.
Akdenizin önemi, Atamızın Eylül 1922 yılında verdiği emirden de belli.
Akdeniz sadece Türkiye için değil, yine akdenize sınırı olan diğer bölge ülkeleri ve küresel diğer güçler için de tarihsel süreçte önemini gitgide arttıran, jeopolitik ve jeostratejik konumu ile de ülkemizin geleceği açısından son derece önemli bir yere sahip deniz havzasıdır.
Barındırdığı hidrokarbon yatakları bakımından dolayı, dünyanın da ilgisini çeken bir bölgedir Akdeniz.
Aynı zamanda pek çok tarihçi tarafından ‘’Verimli Hilal’’ bölgesi olarak adlandırılan coğrafyamız bu kadar zengin hidrokarbon yataklarını barındırırken, yine bizim bölgede hayat pahalılığını ve geçim derdini tartışıyor olmamız ne kadar üzüntü verici, varın siz düşünün.
Eylül ayına döndüğümüzde ve artık gündemimizde olan Kıbrıs müzakerelerinin başlaması gerektiğinin önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor.
BM eğer ciddi ve samimiyse; bizim ülkesel çıkar ve menfaatlerimiz göz önünde tutularak sürdürülebilir bir yapıda ve isteksiz gelin konumundaki Rumlar da aklı selim ile hareket ederlerse, bu sefer artık bu kalıcı anlaşmanın yapılma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Aksi takdirde bu nimetten yararlanmayı bekleyen küresel güçler, geçmişte olduğu gibi “Çözümsüzlüğün çözüm olduğu” ideolojisini bizlere sürdürmeye devam ettirerek daha çok Eylül’lerimizi bizlerden çalacaklar.
Sağlıcakla kalın..