Son yıllarda giderek yaygınlaşan ve halk arasında “sarı serum” adıyla bilinen uygulamanın, içeriğinde bulunan vitamin ve mikro besin parçacıkları nedeniyle alerjik reaksiyonlara neden olabileceği, bunun da ölümcül sonuçlar doğurabileceği bildirildi
Özellikle grip veya soğuk algınlığı durumlarında hızlı iyileşmek için tercih edilen ve evlerde de uygulanan “sarı serum”, hızla popülerleşse de ciddi sağlık riskleri taşıyor.
Uzmanlar, özellikle sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler nedeniyle “sarı serum”un bilinçsiz kullanıldığını belirterek, bu tür tedavilerin yalnızca doktor kontrolünde, gerekli tıbbi durumlarda uygulanması gerektiğinin altını çiziyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Acil Tıp İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Serkan Emre Eroğlu, son bir ayda 4 ölüm vakasıyla karşılarına çıkan “sarı serum” uygulamasının, bilimsel dayanağı olmayan bir popülariteye sahip olduğunu belirtti.
“Sarı serum” ifadesinin halk arasında kullanılan bir tabir olduğunu belirten Eroğlu, şunları söyledi: “Kimileri buna ‘atom’, kimileri ‘detoks serum’ diyor. Hatta bu sadece Türkiye’ye özgü değil. Amerika, İngiltere ve dünyanın pek çok bölgesinde ‘hangover’, ‘jetlag’, ‘myers kokteyli’ veya ‘banana’ gibi farklı isimlerle anılıyor. İçeriğinde genellikle B ve C vitaminleri, kompleks mineraller bulunuyor. Bazı uygulamalarda magnezyum ve kalsiyum eklenirken, bazı durumlarda ağrı kesiciler de içeriğe dahil edilebiliyor. İçeriği hastanın durumuna göre değişen bu karışımlar, belirli protokoller çerçevesinde hazırlanıyor.”
Eroğlu, sosyal medyanın bu uygulamayı yaygınlaştırdığına dikkati çekerek, “Bizim hastanelerde sıklıkla kullandığımız bir uygulama değil. Sadece sıklıkla ısrarcı taleplerle karşılaştığımız bir uygulama. Türkiye’de her yıl 140-150 milyon acil servis başvurusu oluyor ve bu hastaların büyük bir kısmı yeşil alanlarda izlenmekte. Yeşil alan polikliniklerinde bu ısrarlı talepleri sıkça görüyoruz. Hatta bunu talep eden hastalar nedeniyle sözel veya fiziksel şiddete uğrayan meslektaşlarımız bile olabiliyor.” dedi.
Vatandaşların “sarı serum” konusundaki ısrarının nedenleri arasında “hızlıca işe ya da derslerine dönebilmek”, “enerjilerini artırmak”, “bağışıklık sistemlerini güçlendirmek” ve “en kısa sürede grip, soğuk algınlığı ya da ağrılı durumları atlatmak” olduğunu aktaran Eroğlu, ancak bu uygulamaları bu tür rahatsızlıklar için yapmadıklarının altını çizdi.
“BU TÜR UYGULAMALAR KONUSUNDA ISRARCI OLUNMAMALI”
Prof. Dr. Eroğlu, “Serum tedavileri, beslenme yetersizliği kesin olarak tespit edilmiş, kan testleriyle mineral ve elektrolit eksikliği belirlenmiş, aşırı sıvı kaybı yaşayan veya kusma, terleme gibi nedenlerle elektrolit dengesizliği oluşmuş hastalar için uygulanıyor.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca kronik alkol tüketimi gibi durumlarda ya da yoğun bakım ortamlarında mikro besin desteği olarak da kullanılabildiğini belirten Eroğlu, “Yani acil servislerde hastaların talep ettiği şekilde kullanımı ile hastane ortamındaki tıbbi kullanımı arasında önemli farklar var.” diye konuştu.
Eroğlu, hastaların sosyal medya, piyasa diliyle oluşturulan reklamlar ve çevresel etkiler nedeniyle yanlış yönlendirildiğine dikkati çekerek, “Vatandaşlarımızın bu tür uygulamalar konusunda ısrarcı olmaması gerekiyor. Çünkü ‘sarı serum’ sanıldığı kadar masum bir uygulama değil. İçeriğindeki vitaminler ve mikro besin parçacıkları, alerjik reaksiyonlara son derece yatkın.” ifadelerini kullandı.
Bilimsel verilere göre bireysel yaşamda yüzde 1 ila 3 oranında anafilaksi, yani şiddetli alerjik reaksiyon gelişme riski bulunduğunu ifade eden Eroğlu, normalde beslenme yoluyla alınabilecek bu takviyelerin damardan verilmesinin bu riski daha da artırabileceğini vurguladı.